25 Mayıs 2011 Çarşamba

AGORA

AGORA


Tarihi filmleri sevmem. Hep savaşlarla doludur. Alma, verme, kuşatma, çembere alma, gasp etme, yağmalama ganimet, bombalama, barut kokusu, kan ve gözyaşlarıyla doludur. Kralların savaşlarıdır tarih. Tarihçiler, hükümdarların ve kralların tarihini yazmışlardır. Halkın gerçek tarihini ya bir romancının kaleminde, ya bir ozanın destanında, ya da bir araştırmacının dosyasında ortaya çıkmıştır.
Agora, tarihi bir filimdir. Ben Agora filmini sevdim. Herkesin izlemesini canı gönülden isterim. Günümüze ışık tutan, bir gerçeğe parmak basan bir filim. Din savaşlarını konu eden, yeni bir deyimle uygarlıklar çatışmasıdır. Roma döneminde yaşamış, matematikçi, filozof ve astronom Hypatia’ı canlandıran Rachel Weisz, İskenderiye’de matematik ve astronomi derslerini veren felsefeci ve inanmayı reddeden bir filozoftur. Köle Davus rolünü Max Minghella, Orestes rolunü, Oscar İsaac canlandırmaktadır. Kölesine aşık olan Hypatia kölesinin tasmasını kırarak onu özgürleştirir. Diğer tarafta Hypatia’ının tek amacı, öğrencilerini yetiştirmek ve onları dini kullanan, acımasız insanlardan uzak tutmaktır. Aynı zamanda bir pagandır. Paganlar, kendi dönemlerinde özgürce yaşmış, sanata ve bilime öneme vermişler, kitaplar yazmışlar, heykeller dikmişler, uzayın derinliklerini inceleyerek elips üzerinde güneşi, ayı ve dünyayı yörüngesine oturtmaya çalışmışlar. Yazdıkları yapıtları bir araya getirerek, koca İskenderiye kütüphanesini oluşturmuşlar. Sonra Hıristiyanlık dini doğmuş.
Her yeni bir dinin doğuşunda, dünya yeni bir kargaşa ortamına sürüklenmiştir. Böylece yeni oluşumlar meydana gelmiştir. Hypatia ne yazık ki, dünyanın böylesi bir kargaşa döneminde kaybedilen, değerlerden sadece bir tanesidir. İnsanların arasındaki savaşı, tanrı buyruğu meselesinde çıkarıp, senin dinin kötü, benim dinim iyidir. Senin tanrın kötü, benim tanrım daha iyidir iddiasına dönüşmüştür. Çok tanrılılığın yasaklanıp, tapınakların kiliseye dönüştürüleceğinin ilanıyla Hıristiyanlık, Yahudilik ve Pagan inançları arasında, kanlı savaşlar başlar. Pagan dönemi bir dünyadan, Hıristiyan –Yahudi bir dünyaya kanla geçiş ve Hıristiyan Yahudi bir dünyadan, Hıristiyan bir dünyaya kanla geçiş, İskenderiye’yi kan gölüne çevirir. Hıristiyanlar, siyah giysiler içinde bugün ki Hizbüllahı andıran kıyafetlerle ortalığa dehşet saçarlar. Herkes Hıristiyan olacaktır diye İskenderiye’ye saldırırlar, paganları kılıçtan geçirirler, ne kadar heykel varsa yakıp yıkarlar, İskenderiye kütüphanesindeki tüm kitaplar ortalığa saçar yakarlar. Hypatia, tüm çabalarına rağmen bu çatışmalardan uzak tutamaz kendini. Mücadelesi hem erkek hegemonyası, hem bürokrasi, hem de din adamlarıyladır. Hypatia’ı, bir kadın olarak din yobazlığına karşı tek başına duran, yürekli bir bilim kadınıdır. Bir kez daha görüyoruz ki, dinin egemenliğindeki bir dünyanın nasıl bir dünya olduğunu, MS 275 yılında gönümüz dünyasına bir ışık huzmesiyle, gerçekleri gözlerimizin önüne sermektedir AGORA filmi.
Hypatia düşüncelerinden dolayı taşlanarak ölüme mahkûm edilir. Kölesi ve aşkı rolündeki Davus, Hıristiyanlık inancını kabul etmiş böylece inancı ile aşkı arasında bir çıkmaza girmiştir. Ancak sevgilisinin daha fazla acı çekmemsi için onu bayılttır, sonra taşlanması uygun görülür. Hypatia’nin verdiği mücadele günümüz kadınlarına örnek olacak bir mücadeledir. Dinin insanlar üzerindeki, olumsuz etkisinden ve sahte dincilerin başka şeyleri yapmak için dini kullanmasını engellenmesine ne kadar gereksinim duyduğumuzu şimdi daha iyi anlıyoruz. On iki havari içinde erkek yoktur savıyla, hareket eden bir düşünce, bir kadının bir erkeğe, bir şey öğretmesine veya üzerinde otorite kurmasına izin vermem, tam tersine kadın sesini çıkarmamalıdır, anlayışı ne yazık ki günümüzde de etkisini sürdürmektedir. Hâlâ politika malzemesi olarak kullanılmaktadır. Oysa Hypatia’nın kendi ağzıyla “Bizi birleştiren şeyler, ayıranlardan daha fazladır ve eğer iki şey üçüncüye eşitse, hepsi birbirine eşittir.” İfadesini kullanmıştır.
İnsanoğlu öteden beri bilimle sanatla uğraşanların önüne sürekli bir engel çıkarmıştır. Kendileri gibi inanmayanları, kendileri gibi düşünmeyenleri, kendi ırkında olmayanları horlamış ötekileştirmiş, hatta yok etmiştir. Bilimle, sanatla uğraşanlar, uğraşılarının bedelini canlarını vermekle ödemişlerdir. Davaları uğruna bedellerini hayatlarıyla ödeyen, tüm sanatkârların, tüm düşünürlerin, tüm bilim adamlarının önünde saygıyla eğilirim. Mücadeleleri meşalemiz olsun.

Hiç yorum yok: