25 Ekim 2010 Pazartesi

YARGIÇ VE SAVCILARIMIZ NELER OKUR

YARGIÇ VE SAVCILARIMIZ NELER OKUYOR…
Hasan ÇERÇİOĞLU

17 Ekim 2010 günü sandık başına giden yargıç ve savcılarımız HSYK’ye üye seçtiler. Kimilerine göre, bu seçim bakanlığın baskısı altında yapıldı. Kimisine göre yargıçlarımız ve savcılarımız kimsenin etkisinde kalmadan tarafsız olarak oylarını kullandılar. Kimilerine göre de bu seçim YARSAV ile Adalet Bakanlığı arasında bir bilek güreşiydi. Bilek güreşini Adalet Bakanlığının hazırladığı liste galip kazanmıştır.
Bence yargıç ve savcılarımız sahip oldukları kültürleri doğrultusunda ve siyasi tercihlerine göre oy kullanmışlardır. Ben böyle düşünüyorum. Çünkü hiçbir yargıç kendi siyasi tercihini ve sahip olduğu kültürü bitaraf edip Bakanlığın baskısıyla oy kullanacağını sanmıyorum. Hani herkesin dünyası okuduğu gazete büyüklüğündedir derler ya… Ben Ankara Adliyesinde bilirkişilik yaptığım dönemde gördüğüm kadarıyla her gün ve her sabah çalışma saatlerinden önce değerli savcılarımızın ve yargıçlarımızın kapısına parasız birer Zaman gazetesi ile birer Star gazetesi konulur. Bedava sirke baldan tatlıdır diyen yargıç ve savcılarımız sabah kahvaltısı eder gibi gazetelerini alır masasına çekilir gazetelerini okur sonra da görevlerinin başına dönerler. Böylece hem siyasi kültürlerini almış olurlar, hem de önünde ki davalara kafalarında oluşturdukları kültürlerine göre karar verirler!
HSYK seçimlerinde de kendi kültürleri ve okudukları gazeteler doğrultusunda tercihlerini yapmışlardır. Ne yazık ki durum böyledir. Ülkemizde yargı hiç bu kadar siyasallaşmamıştır. Kendi siyasi tercihlerine göre oy kullanan yargıçlarımız ve savcılarımız verdikleri kararlarda da tarafsız olmadıkları gün be gün su yüzüne çıkmaktadır. Hepsini kast etmiyorum ama çoğunluk böyledir. Toplumun tarafsız yargı beklentileri nerdeyse bertaraf edilmiş, yargıçlarımız ve savcılarımız taraf olmuşlardır. Yargıç ve savcılarımızı toplumumuzun içinde bulunduğu durumdan soyutlamamız olanak dışıdır. Her dönemin kendine özgü kültürleri, mizah tarzları, sanat yapıları, yargı sistemleri oluşur. Bu dönemde de ne yazık ki durum böyle oluyor ve böyle olacaktır. Yani yargıçlarımızdan ve savcılarımızdan tarafsız olmaları beklenemez. İktidarın bu güne dek yapığı kadrolaşmaların gerçek amaçları kendi emniyetini, kendi eğitimini, kendi istihbaratını, kendi yargı sistemini oluşturmak ve aykırı seslere meydan vermemektir. Üniversitelerimizde düşük düzeyde de olsa bir yemek boykotunda veya yapılacak bir etkinlikte kuracakları bir stant da öğrencilerin üstüne panzerli su sıkmalar, copları ve gaz bombalarıyla saldırıda bulunan emniyet güçlerimiz, türban için eylem yapan başı örtülülerin sırtları sıvanıyorsa veya camide çıkıp yeşil bayraklarla cumhuriyete meydan okuyanlara seyirci kalınıyorsa fazla söze ne gerek var durum kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Şu anda cezaevlerinde kurulan mahkemelerle yargılamalar birer infaza dönüştürülmüştür. İşte Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve değerli bilim adamlarının Silivri’de görülen davaları. İşte Engin Ceber davası, Hırant Dink davası, işte Deniz Feneri davası ortadadır. Deniz Feneri davasına yayın yasağı konularak koruma altına alınmıştır. İktidara yakın davalar ya geciktiriliyor ya da sumen altı ediliyor. Türkiye’deki Kanal 7 yöneticileri Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve Harun Kapuyoldaş’ın durumları ne oldu? Eski RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın durumu ne oldu? Kimsenin haberi ve bilgisi yok. Almanya Deniz Feneri olayı ile ikinci davayı sonuçlandırmaya çalışırken, bizde halen birinci dava sonuçlanmamıştır. Davanın ne olduğundan kimsenin haberi ve bilgisi yoktur. Üstelik davayı takip eden savcılarımız ve yargıçlarımız davayı sonuçlandırmadan ödüllendirilerek HSYK a seçilmişlerdir.
HSYK’ya giren isimlerden Ankara Cumhuriyet Savcısı Harun Kodalak, Deniz Feneri soruşturması savcısıydı. Soruşturma kapsamında Alman makamlarının isteği doğrultusunda 58 kişinin tanık olarak ifadesine başvurmuştu. Kodalak, eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun dinleme iddialarıyla ilgili olarak yaptığı suç duyurusu üzerine takipsizlik kararı vermişti. Kodalak Bakanlığın olduğu iddia edilen listede 4710 oy alarak HSYK a seçilerek ödüllendirildi. Yine Deniz Feneri davasına bakan Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nesibe Özer, 6153 oy alarak iddia edilen aynı listede üçüncü sırada yer alarak ödüllendirilmiştir. Yargıç Nesibe Özer aynı zamanda Engin Çeber davasının mahkeme başkanıydı. Özer’e duruşma sırasında, sanık avukatlarının ifadelerine ilişkin Engin Çeber’in yakınları, “İşkenceye methiye düzülmesine izin veremezsiniz” diyerek tepki gösterince Özer de “Savunmayı dinlemek zorundayım, sıranızı bekleyin” diye cevap vererek, Çeber’in yakınlarına mahkemeden çıkarma uyarısında bulunmuştu.
İşte farklılaşan bir toplumun farklılaşan yargı sistemi; fazla söze gerek yok, olaylar tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önüne serilmektedir hergün.

Hiç yorum yok: