“NURE”
ROMANIN ARKA YÜZÜ
Yaratılıştan bu yana yeryüzünde
insanlığın varlığını sağlayan ana unsur kadınlardır. İnsanların yaklaşık
yarısını oluşturan ve insanlığa ilk eğitimini veren, anadilini öğreten
kadınlar, tarihi çağlardan bu yana toplumsal yaşamda hak ettiği yeri
alamamışlar. Kadınlar yaşamın her alanında var olmak için, yaşam
hakkı başta olmak üzere her çeşit ayırımcılığa karşı hep savaş vermişlerdir. Ülkemizde de Cumhuriyet’in daha ilk yıllarında erkek egemenliğine ve düzene başkaldıran
mücadeleci bir kadın vardı.
Daha
kadın haklarından kimse söz etmemişken,
daha kadınların seçme ve seçilme hakları yokken, kendi köyünde muhtar
seçilen Nure’nin yaşamı, tamamen kendi akışında
vücut bulmuş bir hikâyedir. Hem erkek egemenliğine, hem de düzene karşı bir
başkaldırıdır. O günkü koşullarda köyde muhtar seçilmek, erkeklere başkaldırmak
söz geçirmek görülmemiş bir cesaret işidir. Kadının adından kim söz edebilir, sözünü
kim dinlerdi. Nure kendi köyünde muhtar
seçildikten sonra birçok ağaya boyun eğdirmiş, kasaba eşrafını ürkütmüş,
kendinden söz ettirmiş ve sözünü dinletmiş bir kadındır.
Nure’nin
köyünde, kadınlar her ne kadar cemaatlerde oturur, köşe başlarında yer alır, günlük
hayatta söz ve karar sahibi olsalar da, Nure dışındaki kadınlar kurulu düzene
ve erkek egemenliğine başkaldırı cesaretini gösterememiştir.
O günkü koşullarda kasabadaki
kadınlar kocalarından üç adım geride yürürlerken, kara peçenin altında güneşe
hasret yaşarlarken, Nure üzerinde Halep işi ceket, altında çuha kumaşından
şalvarı ile kasabanın çarşısında tek başına dimdik yürürken tüm dikkatleri
üzerinde toplamış kendinden söz ettirmiş bir kadındır. Kasaba eşrafı ve düzeni
bozulan ağalar elbette Nure’nin bu hareketini ve tavrını içlerine
sindirmeyecekler ve hazmedemeyeceklerdi. Onu engellemek onu susturmak, mahkûm
etmek için birçok tuzaklar kuracaklar, önüne birçok engeller koyacaklar, sonunda,
tuzakları bozan, engelleri aşan yine Nure olacaktır. Nure’nin hikâyesi gerçek
bir hayat hikâyesidir.
Cumhuriyet’imizin
97. yıldönümünde, kadınların öldürüldüğü, şiddete maruz kaldığı,
tecavüze uğradığı, ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü günümüzde, cehaletle baş başa bırakılmış bir halkın devrimden aldığı
gücü yansıtan Nure romanı, aklımıza ister istemez şu soruyu getirir:
Aradan 97 yıl geçmesine
rağmen, kadın hakları konusunda acaba ne kadar yol alabildik?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder