UNUTULMASIN Kİ FAŞİZMİN
PANZEHİRİ DEVRİMCİ DİRENÇTİR.
92 kişiyi domuz bağıyla öldüren, Hizbullah tetikçileri Siraç Şanlı, Muhammet Ömer, Faruk aydın, Mehmet Emin Can tahliye ettirilirken, Yine Hizbullah Davası kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Mehmet Emin Alpsoy Cumhurbaşkanı tarafından cezası kaldırılıyor. Nice kadın katilleri ile çocuk istismarcıları, uyuşturucu baronları, dışarı salıveriliyor.
Ama Soma faciası, Ermenek maden kazası, Adana öğrenci yurdu yangını, Çorlu tren kazası ile ülkedeki birçok toplumsal davalarına bakan, birçok gazeteci ve yazarların düşünce davalarını savunan ve Taksim Dayanışması davası avukatlığını yürüten Can Atalay neden salıverilmiyor?
Can Atalay 2023 Türkiye genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi'nden Hatay’da depremzedelerin oylarıyla milletvekili seçilmiş mazbatasını almış ve Türkiye İşçi Partisi tarafından meclis başkanlığına aday gösterilmiş, TBMM İnsan Hakları İnceleme komisyonuna seçilmiş ve hiçbir suçu olmayan Can Atalay neden esir tutuluyor?
Uzun süredir hedef tutulan Gazeteci, Yazar, TL1in sahibi ve yayın yönetmeni Merdan Yanardağ var, Öcalan’a ilişkin bir değerlendirme gerekçe gösterilerek “Terör propagandası yapmak” iddiasıyla hedefe konuldu, “Suçu ve suçluyu övmek” gerekçesiyle tutuklandı. Şimdi 1 yıl 6 aydan 10 yıl 6 aya kadar hapsi isteniyor.
Zaten çoktan beri Merdan yanardağ hedef alınmıştı. Seçim döneminde yaptığı programları ve sergilediği tutumuyla iktidarın rahatsız olduğu Yanardağ ve TELE 1 hakkında açılmış birçok dava vardı. Kılıçdaroğlu’na yönelik bir suikasttan söz ettiği için tutuklanma eşiğine gelmişti. Deprem dönemindeki yayımlarıyla da iktidarın boy hedefi haline gelmişti. Bu defa “fırsatı” kaçırmadılar. Hem Kürt sorunu üzerinden bir kez daha muhalefetin zayıf karnına darbeler indirildi, hem de basın ve medyayı bir kez daha hizaya sokma hamlesi yapılmak istendi.
İktidarın uygulamalarına ve hukuksuzluklarına direnen birkaç televizyon kanalını ve muhalif gazetecileri hedef tahtasından indirmiyor, muhalif basına her vesile ile davalar açılıyor, cezalar yağdırılıyor; susturulmak isteniyor. Peki, Aydınlar, sendikacılar, demokratik kitle örgütleri, sol sosyalist partiler neredeler CHP nerede neyi kimi bekliyor sıra kime gelecek? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın öylemi? İnanın sıra hepimize gelecek birer birer alıştıra alıştıra toplumu istedikleri duruma getirecekler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” demesiyle ne yapmak istediğini açıklıyor. Bu nedenle Cumhuriyet devrimlerini birer birer yok ettiler. Cumhuriyet döneminde yapılan bütün fabrikaları sattılar. Cumhuriyetin getirdiği eğitim sistemine bile tahammül edemiyorlar. Yeni Milli Eğitim Bakanı karma eğitimden rahatsız, kız çocukların ayrı erkek çocukların ayrı okumasını istiyor aslında kız çocukların okumasını istemiyor. Yüz yıldır süren eğitim sisteminden kimse rahatsız olmadı ama nedense Milli Eğitim Bakanı rahatsız oluyormuş.
Unutulmasın ki faşizm ve benzeri tüm olağanüstü burjuva rejimler, işçi sınıfının mücadelesine, örgütlerine, aydınlarına sosyalistlerine darbeler indirebilir, fakat her ne yaparsa yapsın ne işçi sınıfının ne de aydınların savundukları düşünceleri ortadan kaldıramaz onun tarihsel misyonunu yok edemez ve en karanlık günlerin içinden bile işçi sınıfın duyarlı unsurlarının tomurcuklanmasını engelleyemez. 16 nisan 2017 referandumu döneminde kendi sının çıkarları gereği “HAYIR” diye haykıran çeşitli sektörlerden işçilerin ağzından dökülen şu sözler bu gerçeği ne güzel anlatıyor: “Direnç çiçeğinin gülleri geç açar, çatlattığı kayadan su gürül gürül akar.”
O HALDE NE YAPMALIYİZ?
Dünyada eşitsizlikleri, adaletsizlikleri, hukuksuzlukları protesto eden birçok uzun yürüyüşler yapılmıştır. Can Atalay ’ya Merdan Yanardağa yapılan haksızlığı protesto etmek için bir uzun yürüyüşe çıkmalıyız. Milyonlar alanlara dökülmeli 81 ilde 81 noktadan harekete geçmeli, Ankara’ya yürümeli. Gerekirse Son seçimlerde Kılıçdaroğlunun aldığı 25 milyon insan Ankara’ya yürümeli Türkiye kamuoyunu ayağa kaldırmalıyız. Dünya kamuoyuna ses vermeliyiz. Tıpkı Denizlerin Tam Bağımsız Türkiye için Samsun’dan Anıtkabir’e yaptıkları Mustafa Kemal Yürüyüşü gibi, Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutuklanan Milletvekili Enis Berberoğlu için hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla “hak hukuk adalet” diyerek 15 Haziran 9 Temmuz arasında İstanbul’a yaptıkları yürüyüş gibi, Tıpkı İngiliz sömürge yönetimine karşı Ghandi’nin Dandi’ den yaptığı yürüyüşü gibi… Tıpkı ilk kez feministlerin kullandığı “Kadınlara oy hakkı” diye Sufrajetlerin yaptığı yürüyüş gibi, tıpkı Mao Zedong’un Çini baştanbaşa yürüyerek başlattığı uzun yürüyüşü gibi... “ Mao o zaman şöyle demişti, “Geri dönmeyin, yolculuk her zaman tahmin ettiğinizden daha uzun sürer.” Evet devrimler bilinenden de daha uzun sürer…
Her şeye rağmen tarihin tekeri daima ileri doğru döner. Kesinlikle şu gerçek bilinmelidir ki, tarihin çarkı geriye doğru işlemez, bu çarkı geriye işletmeye kimsenin gücü yetmez. Hiç mi hiç durmayacak bu çark, sonsuza dek dönecek bu çark ve biz gücümüzü tarihin daima ileriye doğru dönen çarkından alırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder