Talaz’ın Oğulları Özet
Talaz sözcüğü, Türk Dil Kurumu’nda dalga, dalgalanma
anlamına gelirken, Kürtçede kuvvetli kasırga demektir.
Ben de “Talaz’ın Oğulları” adlı romanımı, işte bu fırtınalı topraklarda
yazdım. Çünkü bu topraklarda bir yanda köylünün güneşi dediğimiz Köy
Enstitüleri ışığını saçıyor, köylüyü aydınlatmaya çalışıyordu. Öte yanda ise
koyu bir taassup, kör bir bağnazlık hüküm sürüyordu. Aydınlıkla karanlığın,
ilericilikle gericiliğin kavgası yıllarca devam etti.
Daha dün Malatya’da “büyücülük” yapan yedi kişinin gözaltına alındığını, 34
milyonluk bir dolandırıcılığa karıştıklarını okuduk gazetelerde. İşte o
tarikatların, ağaların ve büyücülüğün hüküm sürdüğü topraklarda şekillendi bu
roman.
Köy Enstitülü Öğretmen ile Ağa’nın
Çatışması
Romanın özünde bir öğretmenle bir ağanın çatışması vardır.
Talaz, köyde yaşayan sıradan bir vatandaştır. El emeğiyle, kas gücüyle tapulu
arazisinde kuyu kazar; toprağın bağrından suyu çıkarır. Çocuklarının geleceği
için bağını bahçesini sulamaya çalışır.
Diğer yanda ise Celal Ağa vardır. Öyle güçlüdür ki valinin,
kaymakamın görev yerini değiştirecek kadar nüfuz sahibidir. O günlerin köylüsü
için en önemli geçim kaynağı haşhaştır. Köylü haşhaş eker, yağını çıkarır,
afyonunu toplar. Ağa ise köylünün afyonunu ucuza kapatır, Adıyaman üzerinden
Antep tarafına kaçak yollarla gönderir. Karşılığında silah alır, tüccarlarla
değiş tokuş yapar. Rüşvetlerle hükümet görevlilerini de kendine bağlamıştır.
Zaman zaman ilçedeki memurları, amirleri konağına davet eder, onlara
ziyafetler verir. Böylece hem ağırlığını gösterir hem de köylünün gözünü
korkutur. Köyde kimse onun karşısına çıkmaya cesaret edemez.
Hinto’nun Terazisi
Bir kış günü ağa, köylüden alacaklarını toplamak için hizmetçisi Hinto ile
oğlunu köy evlerine yollar. Köylü ya parasını ya da afyonunu vermek zorundadır.
Hinto ve ağanın oğlu, Serhat’ın kapısına varır. Tesadüf bu ya, o sırada
Serhat’ın misafiri olan Nedim Öğretmen de evdedir. Serhat çuval dolusu afyon
topaçlarını çıkarır, teraziye koyar. Ama Hinto terazinin denge çubuğuna kolunu
bastırarak hile yapar. Afyonu olduğundan daha hafif tarttırır.
Nedim Öğretmen bu hileyi görür ve öfkeyle seslenir:
— Kolunu neden denge çubuğuna bastırıyorsun?
Hinto, pişkin bir edayla:
— Fire payıdır öğretmen efendi, der.
— Ne firesi? diye çıkışır öğretmen.
— Afyon yaş toplanır, sonra kurur. Kuruyunca fire verir. Biz o fireyi tartıya
dahil etmezsek ağamız zarar eder.
Öğretmen öfkeyle itiraz eder:
— Zaten kuruduğu kadar kurumuş. Ne firesi?
Ağanın oğlu ve Hinto, afyonu tartmadan köyden ayrılmak zorunda kalır. Olayı
öğrenen Celal Ağa çılgına döner. Öğretmeni sürgün ettirir.
Talaz’ın Suyu
Bir gün Celal Ağa, karısı Hazine Hatun ve adamlarıyla birlikte Talaz’ın
evine konuk olur. Talaz’ın evinin önünde büyük bir göl oluşmuştur. Gürül gürül
akan dört beş oluk su, gölü doldurmaktadır. Celal Ağa bu manzarayı görünce
kıskançlıktan çatlar.
Yolda karısına dönerek söylenir:
— Görüyor musun, Talaz su çıkarmış, bahçesini suluyor. Ben ağa olacağım da
bahçem susuzluktan kuruyacak!
Hazine Hatun iğneleyici bir dille karşılık verir:
— Sen de muhtarsın. Hem de ağa . Ne yap et, o suyu köyün içine getir.
Ağa hiddetle yanıtlar:
— Talaz gasp etmiş köyün ortak malını! Madem muhtarım, ağayım benim bahçem susuzluktan
kuruyacak öyle yağma yok. Ne edip ne yaparım o suyu köyün içine getireceğim.
Böylece su kavgası başlar.
Suyun Çekişmesi ve Ağanın Oyunları
Celal Ağa kaymakama çıkar:
— Köyümüzün içme suyu yok, der.
Kaymakam:
— Yakınlarda bir kaynak varsa YSE’ye söyleriz, ödenek bulursak köye su
getiririz, diye karşılık verir.
Ağa hemen ekler:
— Kaynak var ama köyde gözü aç birisi suyu kendi evine çekmiş.
Kaymakam sinirlenir:
— Olmaz öyle şey! Hemen YSE’ye gidin, malzemeyi versinler. Köyünüze içme suyu
getirin.
Celal Ağa, YSE müdürüne gider. Müdür, kanal kazma işini köylüye yükler,
malzemeyi kendilerinin vereceğini söyler. Ağa da gücünü kullanarak Talaz’ın tapulu
arazisinden çıkan suyu köyün malı gibi gösterir, hattı kendi konağının önüne
çektirir. Talaz’ın bahçesi kurur.
Kan Davası
Bundan sonra olaylar kanlı bir mücadeleye dönüşür.
Talaz’ın oğulları, babalarının hakkını ararken Celal Ağa’nın devlet içindeki
gücüne çarpar. Celal Ağa’nın bir oğlu Antep’te ağır ceza reisidir. Mahkemeler
onun yönlendirmesiyle işler.
Derken Talaz’ın oğulları, Celal Ağa’nın oğlunu öldürür. Ağa öç almak için
yeğeni aracılığıyla Talaz’ın kızını dağa kaldırmak ister. Bu sefer Talaz’ın
oğulları da Ağa’nın yeğenini vurur.
Çatışma büyür, kan davası başlar. Celal Ağa silah tüccarlarıyla iş birliği
yapar, Adıyaman tarafından kiralık katiller getirir. Katiller bir gün pusu
kurar, Talaz’ı vururlar.
Ama bu da kavganın sonu olmaz. Talaz’ın oğulları, kimsenin olmadığı bir
gece Celal Ağa’nın konağını basar. Onu, konağın önünde yaptırdığı gösterişli
gölde boğarak öldürürler.
Sonuç
Talaz’ın kuyusundan çıkan su, sadece toprakları değil, koca bir köyün
kaderini değiştirmiştir.
Su ile başlayan kavga, bir kan davasına dönüşmüş; aydınlıkla karanlığın, emekle
zulmün, köylüyle ağa düzeninin çarpışmasına sahne olmuştur.
Saygılarımla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder