19 Eylül 2025 Cuma

 

DÖNEKLER

Dönekler, liberal solcular, İkinci Cumhuriyetçiler, oportünistler… Hepsi birden CHP mitinglerinden “heyecan” kapmış görünüyor. Sanki yıllardır unuttukları köşelerine yeniden kavuşacaklarmış gibi, yavaş yavaş köşe kapmaca oynamaya başladılar. Onların siyaset anlayışı da budur zaten: Hangi kapıda bir tas “yal” bulurlarsa, gidip o kapının önünde havlarlar.

Ama ben buradan onlara sesleniyorum: Kudurun! Çırpının! Çünkü bu kapıda size artık bir lokma bile yok. Siz, dün başka kapılarda havlayan köpekler, şimdi gelip burada yol gösterici kesiliyorsunuz. Ne var ki, içten içe şunu da düşünüyorum: Kolları uzundur onların; dönerler, dolaşırlar, bir yolunu bulurlar. Yine kendilerine uygun bir köşe yaratırlar. Yine biz dışarıda kalırız.

Çünkü sürgün edilenler biziz, zindanlarda yatanlar biziz, öldürülenler, öldürülmek istenenler biziz. Biz, bütün bedelleri ödeyenler… Doğru yolda olduğumuzu bildiğimiz halde, hep kenara itilen yine biz oluruz. Çünkü biz onlar gibi fırıldak çevirmiyoruz, çıkarın rüzgârına göre yön değiştirmiyoruz.

Bir bakmışsınız, bir gün bizim önümüze geçmişler. Özgür Özel’in yanında saf tutmuş, ona yol göstermeye başlamışlar. Oysa unutulmasın: “Kılavuzu karga olanın, burnu pislikten kurtulmaz.”

Bizim mücadelemiz, onların masa başında yazdığı yazılara, salonlarda yaptığı cilalı tartışmalara benzemez. Bizim mücadelemiz, alın teriyle, gözyaşıyla, kanla ödenmiş bir mücadeledir. Onlar, bir dönem halkın karşısına “yeni bir sol”, “yeni bir demokrasi” diye çıkar, sonra ilk fırsatta düzenin kucağına otururlar. Her dönemin adamı olurlar; dün liberal, bugün sosyal demokrat, yarın bambaşka bir maske takarlar.

Ama biz maskesiziz. Bizim yüzümüzü saklayacak bir perdemiz yok. Ne düşünüyorsak onu söylüyor, ne söylüyorsak onun arkasında duruyoruz. Bunun için dışlanıyoruz, bunun için kenara itiliyoruz. Çünkü iktidarın da muhalefetin de işine gelen, ilkesiz döneklerdir. Onlar herkesle uzlaşır, herkesle masaya oturur, herkesin işine yarar. Biz ise dik durur, eğilmez, bükülmez ve bu yüzden yalnız bırakılırız.

Şimdi soruyorum: Gerçek muhalefeti kim yapıyor? Zindanlarda yatanlar mı, yoksa ekranlarda boy gösterip “demokrat” kesilenler mi? Halkın gerçek dertlerini kim haykırıyor? Çalıştığı tarlada, fabrikada hakkı yenilen köylü ve işçiler mi, yoksa her seçim döneminde köşe kapmaca oynayan siyaset simsarları mı?

Biliyorum, yarın yine onlar vitrine çıkacak. Gazetelerde, televizyonlarda boy gösterecekler. “Biz yıllardır mücadele ediyoruz” diyecekler. Ama biz unutmuyoruz: Onlar, en zor günlerde ortadan kaybolanlardır. Onlar, bedel ödemekten kaçanlardır.

Biz, susmayacağız. Biz, tarihin çöplüğüne atılmış döneklerin, liberal maskelilerin, oportünistlerin değil; halkın, emekçilerin, direnenlerin yanında duracağız. Çünkü biliyoruz ki: Yol uzun, zorluk büyük ama zafer, yalnızca döneklik etmeyenlerin olacak.

Onların siyasetinde inanç yoktur, yalnızca çıkar vardır. Dün bir masada, bugün başka bir sofrada, yarın kimin eli güçlüyse onun yanında... Onların tek pusulası menfaatleridir. O yüzden en fırtınalı günlerde gemiyi ilk onlar terk eder. Halkın boğuştuğu dalgaları seyredip, kendilerini kurtaracak yeni limanlar ararlar.

Biz ise fırtınanın tam ortasında kürek çekenleriz. Gemiyi batmaktan kurtarmak için dişimizi sıkar, ellerimizi nasırlarla doldururuz. Yeri gelir aç kalırız, yeri gelir zindana düşeriz, yeri gelir canımızı veririz. Ama yönümüzü değiştirmeyiz. Çünkü biz çıkar için değil, inanç için buradayız.

Bugün onların sesi daha gür çıkıyor olabilir. Gazeteler onları yazıyor, televizyonlar onlara mikrofon uzatıyor, salonlar onlarla dolup taşıyor olabilir. Ama halkın kalbinde kim var? O mikrofonlardan dökülen cilalı sözler mi, yoksa tarlasını sürerken, fabrikasında çalışırken hakkını arayanların çığlığı mı?

Tarih bu sorunun cevabını verecek. Tarih, döneklerin, yal yalayanların, fırsatçılık yapanların değil; bedel ödeyenlerin, yılmayanların, dik duranların adını yazacak. Çünkü hiçbir ihanet sonsuza kadar sürmez, hiçbir döneklik sonsuza kadar gizlenemez.

Ve biz biliyoruz: Yarın yine onlar sahneye çıkacak, “Biz olmasak bu mücadele yürümezdi” diyecekler. Ama biz de haykıracağız: Asıl mücadele sizin lüks salonlarınızda değil, bizim kanımızın ve terimizin aktığı sokaklarda, meydanlarda, hapishanelerde verildi!

O yüzden buradan bir kez daha sesleniyorum: Dönekler, liberal maskeliler, oportünistler! İstediğiniz kadar kapı kapı dolaşın, istediğiniz kadar yal arayın; halkın kapısında size artık yer yok. Çünkü halk, kendi yolunu kendi önderleriyle açacaktır. Ve bu yolun taşlarını da biz, bedel ödeyenler, alın teri dökenler, hapislerde çürüyenler, mezarlara gömülenler döşeyeceğiz.

 

Hiç yorum yok: