Dönekler,
liberal solcular, İkinci Cumhuriyetçiler, oportünistler… Hepsi birden CHP
mitinglerinden “heyecan” kapmış görünüyor. Sanki yıllardır unuttukları
köşelerine yeniden kavuşacaklarmış gibi, yavaş yavaş köşe kapmaca oynamaya
başladılar. Onların siyaset anlayışı da budur zaten: Hangi kapıda bir tas “yal”
bulurlarsa, gidip o kapının önünde havlarlar.
Ama ben
buradan onlara sesleniyorum: Kudurun! Çırpının! Çünkü bu kapıda size artık bir
lokma bile yok. Siz, dün başka kapılarda havlayan köpekler, şimdi gelip burada
yol gösterici kesiliyorsunuz. Ne var ki, içten içe şunu da düşünüyorum: Kolları
uzundur onların; dönerler, dolaşırlar, bir yolunu bulurlar. Yine kendilerine
uygun bir köşe yaratırlar. Yine biz dışarıda kalırız.
Çünkü sürgün
edilenler biziz, zindanlarda yatanlar biziz, öldürülenler, öldürülmek
istenenler biziz. Biz, bütün bedelleri ödeyenler… Doğru yolda olduğumuzu
bildiğimiz halde, hep kenara itilen yine biz oluruz. Çünkü biz onlar gibi
fırıldak çevirmiyoruz, çıkarın rüzgârına göre yön değiştirmiyoruz.
Bir
bakmışsınız, bir gün bizim önümüze geçmişler. Özgür Özel’in yanında saf tutmuş,
ona yol göstermeye başlamışlar. Oysa unutulmasın: “Kılavuzu karga olanın, burnu
pislikten kurtulmaz.”
Bizim
mücadelemiz, onların masa başında yazdığı yazılara, salonlarda yaptığı cilalı
tartışmalara benzemez. Bizim mücadelemiz, alın teriyle, gözyaşıyla, kanla
ödenmiş bir mücadeledir. Onlar, bir dönem halkın karşısına “yeni bir sol”,
“yeni bir demokrasi” diye çıkar, sonra ilk fırsatta düzenin kucağına otururlar.
Her dönemin adamı olurlar; dün liberal, bugün sosyal demokrat, yarın bambaşka
bir maske takarlar.
Ama biz
maskesiziz. Bizim yüzümüzü saklayacak bir perdemiz yok. Ne düşünüyorsak onu
söylüyor, ne söylüyorsak onun arkasında duruyoruz. Bunun için dışlanıyoruz,
bunun için kenara itiliyoruz. Çünkü iktidarın da muhalefetin de işine gelen,
ilkesiz döneklerdir. Onlar herkesle uzlaşır, herkesle masaya oturur, herkesin
işine yarar. Biz ise dik durur, eğilmez, bükülmez ve bu yüzden yalnız
bırakılırız.
Şimdi soruyorum:
Gerçek muhalefeti kim yapıyor? Zindanlarda yatanlar mı, yoksa ekranlarda boy
gösterip “demokrat” kesilenler mi? Halkın gerçek dertlerini kim haykırıyor?
Çalıştığı tarlada, fabrikada hakkı yenilen köylü ve işçiler mi, yoksa her seçim
döneminde köşe kapmaca oynayan siyaset simsarları mı?
Biliyorum,
yarın yine onlar vitrine çıkacak. Gazetelerde, televizyonlarda boy
gösterecekler. “Biz yıllardır mücadele ediyoruz” diyecekler. Ama biz
unutmuyoruz: Onlar, en zor günlerde ortadan kaybolanlardır. Onlar, bedel
ödemekten kaçanlardır.
Biz,
susmayacağız. Biz, tarihin çöplüğüne atılmış döneklerin, liberal maskelilerin,
oportünistlerin değil; halkın, emekçilerin, direnenlerin yanında duracağız.
Çünkü biliyoruz ki: Yol uzun, zorluk büyük ama zafer, yalnızca döneklik
etmeyenlerin olacak.
Onların
siyasetinde inanç yoktur, yalnızca çıkar vardır. Dün bir masada, bugün başka
bir sofrada, yarın kimin eli güçlüyse onun yanında... Onların tek pusulası
menfaatleridir. O yüzden en fırtınalı günlerde gemiyi ilk onlar terk eder.
Halkın boğuştuğu dalgaları seyredip, kendilerini kurtaracak yeni limanlar
ararlar.
Biz ise
fırtınanın tam ortasında kürek çekenleriz. Gemiyi batmaktan kurtarmak için
dişimizi sıkar, ellerimizi nasırlarla doldururuz. Yeri gelir aç kalırız, yeri
gelir zindana düşeriz, yeri gelir canımızı veririz. Ama yönümüzü değiştirmeyiz.
Çünkü biz çıkar için değil, inanç için buradayız.
Bugün
onların sesi daha gür çıkıyor olabilir. Gazeteler onları yazıyor, televizyonlar
onlara mikrofon uzatıyor, salonlar onlarla dolup taşıyor olabilir. Ama halkın
kalbinde kim var? O mikrofonlardan dökülen cilalı sözler mi, yoksa tarlasını
sürerken, fabrikasında çalışırken hakkını arayanların çığlığı mı?
Tarih bu
sorunun cevabını verecek. Tarih, döneklerin, yal yalayanların, fırsatçılık yapanların
değil; bedel ödeyenlerin, yılmayanların, dik duranların adını yazacak. Çünkü
hiçbir ihanet sonsuza kadar sürmez, hiçbir döneklik sonsuza kadar gizlenemez.
Ve biz
biliyoruz: Yarın yine onlar sahneye çıkacak, “Biz olmasak bu mücadele
yürümezdi” diyecekler. Ama biz de haykıracağız: Asıl mücadele sizin lüks
salonlarınızda değil, bizim kanımızın ve terimizin aktığı sokaklarda,
meydanlarda, hapishanelerde verildi!
O yüzden
buradan bir kez daha sesleniyorum: Dönekler, liberal maskeliler, oportünistler!
İstediğiniz kadar kapı kapı dolaşın, istediğiniz kadar yal arayın; halkın
kapısında size artık yer yok. Çünkü halk, kendi yolunu kendi önderleriyle
açacaktır. Ve bu yolun taşlarını da biz, bedel ödeyenler, alın teri dökenler,
hapislerde çürüyenler, mezarlara gömülenler döşeyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder