Sayın Genel Başkanım,
Türkiye İşçi Partisi Nereye Gidiyor?
28 Eylül 2025 günü Çankaya İlçe Örgütü olağanüstü toplantısını
gerçekleştirdi. Divan başkanlığına İl Başkanı seçildi, çalışma programı okundu.
Ardından üyeler program üzerine konuşmalara geçti. Ben de “Parti nereye
gidiyor?” başlıklı bir konuşma yaptım.
Ancak konuşmama sınır getirdikleri için konuşmamın tam metnini
Bir de Siz Dinleyin
Sayın Genel Başkan.
Gezi davası tutukluları Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Osman Kavala’nın
yanı sıra; CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Antalya
Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeydan Karalar ile birlikte 15 CHP’li ilçe belediye başkanı ve başkanvekili
hiçbir suçları olmadığı halde politik sebeplerle tutukluyken, bizler buruk ve
içimizi acıtan bir duyguyla TİP Çankaya İlçe Kongresi’ni yapıyoruz. Tüm
tutukluların acilen serbest bırakılmasını istiyoruz, diyerek söze başladım.
TİP Nereye Gidiyor?
Bir yönetimin başarısı, kadrolarının başarısıyla ölçülür. Ankara’da Türkiye
İşçi Partisi Çankaya İlçe Başkanlığı var mı yok mu belli değil. 27 Eylül akşamı
saat 19.00’a kadar TİP’in Çankaya’da bir ilçe örgütünün bulunduğundan haberdar
değildim. Sadece WhatsApp üzerinden gelen bir mesajla kongrenin yapılacağını
öğrendim.
- Çağrı
ve Usul:
Dernekler Kanunu’na göre genel kurula katılma hakkı olan üyelerin listesi hazırlanır; üyeler en az 15 gün önceden toplantının günü, saati, yeri ve gündemiyle çağrılır. Çağrı gazetede ilan edilir ya da yazılı/e-posta yoluyla yapılır. Elbette TİP bir dernek değil, bir partidir. Ancak demokratik işleyişin şeffaf olması, üyelerin sürece katılması gerekir. Akşamdan haber verilip sabaha kongre yapılmamalıdır. - Duyuru
Eksikliği:
İlçe yönetimi duyuruyu zamanında yapmamış, gündemi belirlememiş; yalnızca WhatsApp üzerinden son anda haber vermiştir. WhatsApp kullanmayan üyelere hiçbir duyuru yapılmamıştır. - Adres
Sorunu:
Bildirilen adres adeta bir bilmece gibiydi: “Ihlamur Sokak No:10/2.” Burası Elektrik Mühendisleri Odası’ydı, ancak pazar günü olduğu için kapalıydı. Telefonla arayıp sorunca, “Biz terastayız, terasa çıkın,” dediler. Karşılaştığımız bir vatandaş yolu tarif etti:
“İkinci kata çıkacaksınız, önce koridorun soluna, sonra sağa döneceksiniz. Asansör orada.”
Dolambaçlı bir yolun ardından terasa çıktık. Terasta 90–100 kişilik küçük bir salon vardı. İlçenin büyük kongresi, o daracık salonda yapılıyordu. Sanki yangından mal kaçırır gibi bir izlenim edindim. - Mahalle
Toplantıları:
Mahalle toplantıları yapıldı mı? Eğer yapıldıysa neden bize haber verilmedi?
Eleştirilerime ilçe başkanı değil, aynı zamanda divan başkanı olan İl
Başkanı yanıt verdi:
“Bu bir dernek değil, partidir. Parti delegelerini toplar, kongresini yapar,”
diyerek mahalle delegesi meselesini geçiştirdi.
Oysa her partide kuraldır: Önce mahalle toplantıları yapılır, delegeler
seçilir, sonra ilçe kongresine gidilir. Gördüğüm kadarıyla mahallelerde hiçbir
çalışma yapılmamıştı. Yani, “Tarlada izi olmayanın harmandan gözü olmaz.”
İl yönetimi, ilçe yönetimi ve divan adeta söz birliği etmiş gibiydi. İl
Başkanı taraf olduğu hâlde divan başkanı seçildi; bu başlı başına yanlıştı.
Divan başkanı tarafsız olmalıydı, ama burada İl Başkanı tarafsızlığını
yitirmiş, ilçe başkanı gibi eleştirilere yanıt veriyordu.
- Hatay
Adayı Olayı:
Hatırlanacağı üzere Hatay’da belediye başkan adayı olarak kökeni MHP’ye, ardından İYİ Parti’ye dayanan Gökhan Zan gösterilmiş, sonra vazgeçilmişti. Peki, Gökhan Zan hangi bilgi birikimi ve hangi siyasi yetenekle aday gösterildi? TİP’in kökleri Mustafa Suphi ve yoldaşlarına dayanıyor. Bir sosyalist parti bir spor kulübü değildir. Sporculardan bahsedeceksek, Metin Oktay’dan söz edelim; Gökhan Zan’dan değil. - Can
Atalay Meselesi:
Can Atalay için Hatay’dan Ankara’ya yürüyüşe geçen Genel Başkan Erkan Baş, binlerce Hataylı tarafından uğurlandı. Peki, Ankara’da kim karşıladı? Sadece on iki kişi! Nerede il yönetimi, nerede ilçe yöneticileri? Bu kadrolarla mı parti yönetilecek? Yazık! - Kongre
Katılımı:
Bir önceki kongre 2000 kişiden yalnızca 96 üyenin katılımıyla yapılmıştı. Bu kongre ise 900 üyeden sadece 90 kişiyle gerçekleştirildi. Yani parti ilerlemek yerine geriliyor. Gelenlerden çok istifalar söz konusu. Oysa sosyalist partiler, üyelerini süzgeçten geçirir; bilinçli, eylemci, sosyalist kadrolardan oluşur. Üye dediğin; eyleme koşan, etkinliklerde yer alan, kongre ve konferanslarda fikir üreten kişidir. Aksi hâlde şişirilmiş bir balondan farkı kalmaz. - Sendikalar
ve Kitle Örgütleri:
Birinci Türkiye İşçi Partisi, 12 sendikacıyla kuruldu ve kısa sürede ülkenin dört bir yanına yayıldı. Sendikalarda, kitle örgütlerinde, meslek odalarında, köylerde, kasabalarda örgütlendi. Bugünkü yöneticilere soruyorum: TİP Ankara’da kurulduğundan bu yana kaç sendikaya gidildi? Kaç kitle örgütü kazanıldı? Kaç meslek odasında yer alındı, kaç köyde çalışma yapıldı? - Etkinlikler:
Şimdiye kadar kaç etkinlik düzenlendi? Kaç panel, kaç konferans, kaç üye toplantısı, kaç mahalle buluşması yapıldı? Bunları sormak her üyenin hakkıdır. - İstifalar:
Görüyoruz ki yöneticiler partinin büyümesinden adeta korkuyor. İlk ilçe kongresinden sonra 200’den fazla kişi istifa etti. İkinci kongrede 2000 üyeden yalnızca 96 kişi katıldı. Söylentilere göre 400 kişinin daha istifa ettiği iddia ediliyor. Eğer doğruysa, partiden ayrılanların sayısı katılanlardan kat kat fazla. Bu durum neden araştırılmıyor, neden önlem alınmıyor? - Körler
Sağırlar Durumu:
İlçe yönetimi, hesap vermeden, aklanmadan ve paklanmadan, “körler sağırlar birbirini ağırlar” misali bir toplantı yapmıştır. Hayırlı olsun!
Partiler ve İşleyişleri
Partiler gücünü halktan alır. Halkla bağ kuramayan, tabanda tutunamayan
partiler değirmen taşlarına benzer: Buğday gelirse un yapar, gelmezse birbirini
öğütür. Eğer tabanla bağ kurulmazsa parti grupçuklara bölünür, iç çekişmelerle
tükenir, yozlaşır. Sonunda tarih onları tasfiye eder. Bu nedenle zararın
neresinden dönülse kârdır.
Ne Yapmalı?
Türkiye İşçi Partisi’nin geleceği üzerine konuşurken, yalnızca eleştiri
yapmak yetmez; aynı zamanda çıkış yollarını da tartışmak gerekir. Çünkü
partiler, hatalarından ders çıkararak büyürler.
- Demokratik
İşleyiş:
Parti, iç işleyişini şeffaf ve demokratik kılmak zorundadır. Üyeler, yalnızca seçim dönemlerinde değil; her aşamada sürece katılabilmelidir. Mahalle toplantılarının düzenli yapılması, üyelerin söz hakkı ve iradesinin merkeze alınması şarttır. - Tabana
Dayanmak:
TİP’in kökleri işçi sınıfına, köylüye ve emekçilere dayanır. Sendikalar, kitle örgütleri, meslek odaları ve köyler, partinin asli çalışma alanları olmalıdır. Bu alanlarda örgütlenmeyen bir sosyalist partinin kalıcı başarısı düşünülemez. - Kadroların
Niteliği:
Bir sosyalist parti, popüler isimlerle değil; bilinçli, fedakâr ve eylemci kadrolarla yol alır. Her üye, bir işlev üstlenmeli; kongreler yalnızca formalite olmaktan çıkmalı, fikirlerin ve mücadelelerin buluştuğu gerçek kürsüler hâline gelmelidir. - Parti
Kültürü:
TİP’in tarihi, Mustafa Suphi’lerden Behice Boran’lara kadar bir mücadele geleneği taşır. Bu gelenek, popülist tercihlerle ya da günübirlik kararlarla lekelenemez. Parti kültürünün korunması, bugünkü kuşakların en temel sorumluluğudur. - İstifaların
Önüne Geçmek:
Bir partiden çok sayıda üyenin ayrılması, yalnızca kişisel memnuniyetsizlik değil, yönetim anlayışındaki zaafların göstergesidir. Bu nedenle her istifa araştırılmalı, nedenleri ortaya çıkarılmalı ve çözüm üretilmelidir.
Sonuç
Türkiye İşçi Partisi, tarihsel bir mirasın taşıyıcısıdır. Bu miras, bedel
ödeyenlerin, zindanlarda çürüyenlerin, sürgünlerde yaşamını yitirenlerin,
meydanlarda mücadele edenlerin mirasıdır. Böyle bir miras, günübirlik
hesaplarla ve dar kadroculukla heba edilemez.
Eğer partimiz halkla bağını güçlendirir, şeffaf bir işleyiş benimser,
nitelikli kadrolarla yol alır ve emekçilerin gerçek sorunlarına eğilirse;
büyüme potansiyeli vardır. Aksi takdirde, tarihin tozlu raflarında kaybolmaya
mahkûm olur.
Bugün bize düşen görev, kişisel hesapları bir kenara bırakmak; partiyi
gerçekten halkın partisi yapmak için emek vermektir. Çünkü TİP, yalnızca bir
parti değil; geleceğin adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin de adıdır.
Sayın Genel Başkanım,
Ben emekli bir inşaat mühendisiyim. 68 kuşağındanım; defalarca hapis
yattım. 12 Mart’ta tutuklandım, 12 Eylül’de ise TMMOB davasında yargılandım.
Seksen yaşında bir yazarım. Bugüne dek beş roman ve bir öykü kitabım
yayımlandı, hâlen yazmaya devam ediyorum.
1968 yılından bu yana İşçi Partili ve sosyalistim. Partinin bugün içinde
bulunduğu durumu, verdiğimiz onca mücadelenin ardından görmek beni çok üzüyor.
Dilerim yapılan hatalar görülür ve partimiz bu yanlışlardan kurtarılır.
Bizim kuşağımız, bedel ödemekten kaçınmadan, ülkenin özgürlüğü ve işçi
sınıfının kurtuluşu için mücadele etti. Kimi arkadaşlarımızı toprağa verdik,
kimimiz yıllarca cezaevlerinde direndik. Bütün bu fedakârlıkların boşa
gitmediğine inanmak istiyoruz. Bugün genç kuşakların aynı inanç ve kararlılıkla
ilerlemesi için partinin yeniden ayağa kalkması şarttır.
Sizden beklentim; sosyalist değerlerden, emek mücadelesinden ve halkın
gerçek sorunlarından kopmadan yol almanızdır. Bizler yaşlandık belki ama hâlâ
kalemimizle, düşüncemizle, tecrübemizle bu davanın emrindeyiz.
Partimizin, tarihten aldığı güçle yeniden işçi sınıfının gerçek temsilcisi
olacağına inanmak istiyorum.
Saygılarımla
Hasan ÇERÇİOĞLU
Çankaya Tip Üyesi
Tel: 0532 496 30 14 İleti: hasancercioglu@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder